top of page

FROST/NİXON FİLM

  • burakkavuncu
  • 11 Oca 2019
  • 3 dakikada okunur

Frost/Nixon, Amerika Birleşik Devletler tarihinde başkanlık görevinden istifa eden ilk ve tek başkan olan Richard Nixon’ın istifası sonrası kendini temize çıkarmak amacıyla İngiliz talk-show programları sunucusu David Frost ile yaptığı röportajı konu ediniyor.


Frost/Nixon, Amerika Birleşik Devletler tarihinde başkanlık görevinden istifa eden ilk ve tek başkan olan Richard Nixon’ın istifası sonrası kendini temize çıkarmak amacıyla İngiliz talk-show programları sunucusu David Frost ile yaptığı röportajı konu ediniyor.Film, büyük ölçüde Watergate Skandalının oluşuna ve sonuçlarına değinirken, David Ford’un inatçı ve azimli kişiliğinin yanı sıra başkan Nixon’ın sert mizajlı ve akıl oyunlarında ustalaşmış kimliğine atıfta bulunuyordu.Tabi şimdi insanların akıllarında şöyle bir soru oluşuyor ‘’ Gazetecilik etiğini ve bilgisini yalayıp yutmuş bir araştırmacı gazeteci yerine NEDEN bir talk-show programcısı üstelik bizden biri bile olmayan bir talk-showcu, başkanın karşısına geçip soru soruyor ? Ki kamuoyunda ki genel kanınında ‘’bir İngiliz talk-show sunucusu başkanın ağzından tek kelime alamaz….’’ şeklinde iken, Başka kimse mi kalmadı ? soruları açığa çıkıyordu.Cevap ise oldukça basitti.Hem Frost hem de Nixon kendi çıkarlarına uyduğu için birbirlerinin karşısına çıkıyorlardı.Nixon büyük ve tecrübeli bir siyasetçi gibi ‘’Karşıma öyle biri çıkmalı ki ben onun sorularına cevap verirken onu sorduğuna pişman edebilmeliyim, onu sorduğu sorularda boğabilmeliyim ve beraberinde kendimi temize çıkarabilmeliyim’’ düşüncesindeydi.Frost ise talk-show sunucusu kimliğinin yanına bir de Amerikan Başkanlık tarihinde adı her daim soru işaretleri ile anılacak olan bir başkanla röportaj yapmanın kariyerine basamak atlatacağı fikrindeydi.Bununla birlikte gerçekleri apaçık ortaya koyma fikri onun bu işe bağlanmasında ki asıl nedendi.Benim fikrimce hikayenin dikkat çekmesini istediği asıl nokta ise bağımsız medya ve önemi.Halkın desteğini alarak iş başına gelen kişilerin yasama,yürütme ve yargı gücünü ele geçirmesi ihtimali karşısında bağımsız ve tarafsız medyanın denetim görevini yerine getirmesinin hayati önem arz ettiği gerçeğidir.


Siyasette henüz yüzmeyi bile bilmeyen David Frost’un akıl oyunları denizinde Başkan Richard Nixon karşısında ne yapacağı tam bir soru işareti gibi göründü bence.Önce, Frost ekibini belirledi,görev dağılımını gerçekleştirdi ve her ekip çalışanı belirli bir konuya odaklandı.Örneğin filmde ekip arkadaşlarından Birt Vietnam konusunu ele alırken,Bob iç ve dış politika üzerine yoğunlaştı.Watergate ve gücün kötüye kullanımı başlıkları ise Frost için kaçınılmaz bir konuydu.Aslında bakarsak bir röportaj yapmadan önce gazetecilerin veya muhabirlerin muhatttapları karşısında zor durumlara düşmemek için ödevine iyi çalışmaları beklenir.Frost ve ekibi de toplanması,konulara tamamen odaklanmak için görev dağılımı yapması ve araştırma çalışmalarına başlaması gazetecilik açısından oldukça doğru bir hareket diye söyleyebilirim.Filmde dikkatimi çeken bir diğer olay ise sorulacak olan sorunun nasıl sorulacağı ile ilgili olan kısmıydı.Yine örnek vermek gerekirse, Kamboçya’nın gizlice bombalanmasını nasıl soracağız tartışmasına cevabın ‘’Başkanlık yetkilerinizi kullanmak ile antidemokratik bir uygulama arasındaki sınırınız nedir ? şeklinde gelmesi bence oldukça başarılıydı.Benim fikrimce, filmi 3 bölüme ayırmak gerekir.

Frost ile Nixon arasında geçen 1.Round, 2.Round ve 3.Round diye ayırabiliriz.Round tabirini kullanıyorum çünkü karşısındakine soru darbeleri atmaya çalışan bir gazeteci boksör ile cevaplarıyla demir yumruklar indirmeye çalışan Başkan Boksör karşı karşıyaydı bence.

1.Round hızlı başlamıştı.Genç ve tecrübesiz bir talk-show sunucusu karşısında hızını alan Richard Nixon sorulara uzun uzun, daha genelliyerek ve cool bir biçimde cevaplıyordu.Frost henüz daha adapte olamamıştı.Bunun bilincindeki Nixon ise insanların gözünde aklanmak yolunda ilerliyordu.Bilirsiniz Boks ilk round’da bitmez Nixon öndeydi fakat hala biten bir şey yoktu.Konulara hakim olmasına karşın Frost bence tecrübesizliğinin kurbanı olmuş ve Nixon’ın oyununa gelmişti.Frost’un ekibi bazı telkinlerde bulunmuştu.Her cevap uzadıkça uzuyordu ki bu gazetecilik açısından hem zamanı verimli kullanmak açısından daha fazla soru sorabilmek açısından iyi bir durum değildi hem de soruları a yerinden alıp z yerine kadar çekip tabir-i caizse topu evirip çevirmek sorulara verilecek olan cevapların net bir biçimde anlaşılamamasına ve flu kalmasına neden oluyordu.Aslında bakarsak bu durum gerçek bir gazetecinin en son isteyeceği şeydir.2.Round için de benzer şeyleri mümkün denebilir.Hem röportaj için yapılan anlaşmaya uyma hem de başkanı köşeye sıkıştırma hamleleri boşa savrulmuştu yine.Tecrübe, sakinlik ve üslup anlamında yine başarılı işler çıkartan Nixon buradan da kafası rahat çıkmıştı.Son rouund öncesi işler Nixon’ın istediği gibi giderken, Frost ekip arkadaşlarının da desteğiyle zamanın en karmaşık olaylarından biri olan Watergate Scandalı için farklı bir yol izleme kararı almıştı.Nixon ve Charles Colson arasındaki gizli görüşmeleri detaylıca araştırmaya başladılar.Başarısız oluyoruz artık bırakalım demek yerine farklı bakış açılarına yönelmek, asıl kritik şeylerin farklı alanlarda olduğuna karar vermek gazetecilik için çok önemli bir olaydır.Frost da buna yöneldi.Galibiyetin anahtarını almaya yakındı.Son round için ikili bir araya gelmiş ve çekim başlamıştı.1.ve 2.Roundların aksine daha dinamik ve baskın olan taraf soru soran taraftı.Daha hızlı, net, ucu sivri ve yanıtlanması zor sorular sorunca Nixon köşeye sıkışmıştı.İşte oyun bence burada bitmişti.Hafif hafif iğneleyici sorular, sanki kendisinin değilde halkın merak ettiği bir şeymiş gibi ‘’ Sayın başkan insanlar şunu merak ediyor ……….. ‘’ diye sorular sorarak aslında karşısındakine cevap verme zorunluluğu katması bir gazetecilik başarısı olarak isimlendirilebilir.


Filmin sonunda David Frost son gün başarılı olmuştu.Kısacık bir zaman diliminde araştırmacı gazetecilerin, savcıların, adalet komisyonu üyelerinin veya siyasi rakiplerinin yapamadığını yapmıştı.Richard Nixon’ın yalnızlıkla yıpranmış, şişmiş, kendinden nefret eden ve mağlubiyeti kabullenmiş yüzü Nixon’ın başarısını gözler önüne sermişti. Son olarak, filme dair yorumlarımı özlü bir sözle sonlandırayım.Amerika’nın gelmiş geçmiş en ünlü gazetecilerinin başında gelen Joseph Pulitzer diyor ki: ‘’ Bir ülke basını ile birlikte yükselir veya batar.İyi basın iyi ülke demektir.’’

 
 
 

コメント


Mail listemize katılın

Tüm gelişmelerden haberdar olun

bottom of page